Ülkemizde ki dahi sayısının oldukça yüksek olduğunu düşünmeye başladım. Hele konu spor olunca bu dahilik en üst düzeylere ulaşıyor. Oyuncularımız daha kariyerlerinin başında yıldız oluyorlar, teknik direktörlerimiz bir dönemde dahi oluyor, bir daha hiçbir başarı yakalamasalar bile dahi, imparator, büyük, yıldız...olmaya devam ediyorlar. En son dahimiz ise Ertuğrul Sağlam, kendi kendini ilan etmiş başkalarını beklemeden. "2-1 mağlup iken maçın sonlarında Sercan'ı çıkartıp Ömer Erdoğan'ı forvete aldım. [..] Ömer'in asistiyle beraberliği yakaladık, ardından da 3 puanı aldık [..] İyi antrenölükle kötü antrenörlük delilik ve dahilik arasında bir çizgidir." Benim anladığım Yılmaz Vural deli, ben dahiyim diyor hocamız.
Yani, yenik durumda ve zor hava ve saha koşullarında kanatlardan orta ve ileriye uzun oynamayı akıl etmek ve bu sırada bir stoperin hava hakimiyet ve fizik gücünü kullanmayı akıl etmek yeterli bizim dünyamızda dahi olmak için! Einstein düşünsün niye bu kadar zor yoldan vardığını dahi statüsüne... Ne demiş imparatorumuz: "Ben öğrenmem, öğretirim." Budur işte. Ülkemizde çoğu konuda bir yere varamamız ile bir alakası var mı acaba bu megalomani eğilimimizin diye merak ediyorum bazen, ama sadece bazen.
No comments:
Post a Comment