Monday, January 17, 2011
Fenerbahçe'nin durumu nedir? Aptal mıyım ben oynatmayayım, 3üncü baskı.
Fenerbahçe "tam kadro" gittiği Malatya karşısına yine garip ve anlamsız bir kadro ile çıktı. André Santos konusunda mantıklı sadece iki seçenek varken, anlamsız bir yola giderek hem kadroya alındı, hem 70 dakika takım ona muhtaçken oyuna sokulmadı, hem iş işten geçtikten sonra oyuna alındı. Demezler mi Aykut hocam bu ne anlamsız bir karar? Söyledikleri laflar üzerine adamı silmişsindir, herkes bunu anlayışla karşılayabilir ama o zaman kadroya hiç almayacaksın. Veya bu lafların altında kalmamışsın, kompleksizsin (helal yani bu durumda ama neyse...) ve adamı sırf performans bazında değerlendiriyorsun, o zaman da yedek olamaz Santos, hadi oldu, Caner'e yedek olamaz. Santos girene kadar Yeni Malatya (!) sol kanadı halaç pamuğu gibi dağıttı. Santos girdikten sonra ise sol kanat kapandı (yine de bu sefer sağdan geldiler ama o ikinci bir konumuz...). Hadi diyelim ki yedek soydurdun adamı, ilk yarım saat Caner 4 kere geçildi, 3 kere kaleciyi karşıya karşıya bıraktı, sonrada Okan'a gol attırdı, al adamı oyundan, bilemedin 45i bekle o zaman al oyuna Santos'u. Ama hayır illa ki bekle YM faturayı kesecek mi diye, sonra al adamı...Pes...
SANTOS MU MALZEMECİ Mİ OYNAMALI??
Tekrarlamalardan hoşlanmıyorum ama Santos'un Brezilya milli takımına gitmesi için kesmesi gerektiği Real Madrid'li, Barcelona'lı oyunculara bakın ve bu adamın değerini bilin. Caner asla sol bekte Santos'un yerini dolduramaz. Vederson Caner'den kat kat daha iyi bir sol bekti, gönderdik herhalde Şampiyonlar liginde oynayabilsin diye ki zaten oynadı, fena da oynamadı kerata.
DEKONDİSYONER?
Stoch ve Niang Türkiye'ye süper güçlü geldiler, şu an ikili mücadele kazanamayacak duruma geldiler. Zaten geçen yıl ligin en kondisyonlu takımı bu yılın ikinci yarıdan önce tükenen takımı haline geldi.
HANİ SORUN BREZİLYALILARDI???
Alex yine yoktu. Nedeni anlaşılan meçhul. Otobüsten inerken sakatlanmış mı, yoksa profesyonel adam pazarlık kapılarını aralamış diye cezalı mı pek bilemedik. Fakat Altan Tanrıkulu, Gürcan Bilgiç, Rıdvan Dilmen, ----- ... gibi yazarların istediği kadro çıktı sahaya: çift forvet, Semih oyunda, beğenilmeyen Baroni ve Santos oyunda değil, onların yerine yerli "yıldızlar" Caner, Selçuk. Emre dümende, transfer kralı Topuz sağ açıkta sonra da sağ bekte (stoper de oynatılması taraftarıyım ileri günlerde). "Yavaş" oynayan, takımda "ruhsuzluk" yaratan Brezilya çetesinden tek bir oyuncu yok sahada, hepsi sözüm ona "hızlı" ve "dikine" oynayan non-brezilyalı oyuncular. Eee? Ne oldu o kadar yazdıklarınıza? İşte takımın hırs küpü ve enerji kaynağı, herşeyi Emre sahada, Alex'in yerini dolduracak oyuncular Emre, Mehmet, Özer hepsi sahada. Gökhan yok ama genç yetenek, Aykut hocanın yarattığı ve takıma kazandırdığı Okan, sahada. Zavallım boşa giden ve arkasında kalan topu gol yaptı Caner sağ olsun. Sonra çocuğu çıkarıp Topuz'u oraya çekerek ofansif orta saha oyuncusu bile daha iyi oynar orada mesajı verildi...Tabi bu "delilik ve deha arasında ki ince çizgi" sayesinde sol kanat toparlandı (Santos kapadı) ama o ana kadar sağ kulvardan bir kere bilem gelemeyen takım sağdan akın akın gelmeye başladı, Cihan diye bir oyuncu keşfettik. Oysa Semih'i çıkarıp Lugano'yu ileri sürseydi hoca bir şansımız olurdu belki, o hiç olmazsa gol atabiliyor.
VEDAT İNCEEFE: "TEŞEKKÜRLER AYKUT HOCA"
Tam olarak teşekkür etmediyse bile, Aykut hocanın arkasında duranlara verilebilecek en iyi cevap şaşkın bir Vedat İnceefe tarafından verildi: "Hiç bu kadar iyi oynamamıştı bu takım! ".
ŞİMDİ AYRIL "ADAM GİBİ GELDİ, ADAM GİBİ GİTTİ" DESİNLER
Son günlerde Hoca defalarca yapamıyorsak gideriz diyor. Şimdilerde istifa ederse de bahsi geçen yazarlar ona yine arka çıkıp şerefli, onurlu, prensipli muamelesi yapacak. Geçen yıl Daum'u sabote edip, mucizevi bir sonuçtan faydalanıp başa geçen hocamızın yapabildiklerine bakalım. Geçen yıl Avrupa'da en iyi yıllarından birini yaşamış takımı garip takıntılar sonucu hem Şampiyonlar liginden hem UEFA'dan elemelerde elenmesine yol açmış; yıllardır her yıl derbi kralı olan takımı derbi sonuncusu yapmış; bu asırda GS'yi Kadıköy'de yenememiş tek antrenör olmayı başarmış, Trabzonun şahlanmasında baş rol oynamış, daha ikinci yarının başında takımını ilk iki maçını alamazsa şampiyonluk yarışı dışı kalacak duruma getirmiş, kupada son 5 yıldır herkesi dağıtmış olan ve kıl payı, şansızlıklardan şampiyon olamamış takımı SIFIR puan ile grup sonuncusu olarak elenme pozisyonuna sokmuştur; bütün bunları iki yıldır kendi kurduğu ve yılların belki en iyi kadrosu olan kadro ile ve gelmiş geçmiş FB'nin en iyi futbolcusunun en formda olduğu dönemde yapmıştır! Hocam yapamazsam giderim ne demek, yapılamayacak bunca şeyi yapmışsın bence senin için imkansız yoktur.
ANTALYA MAÇINA SÜRPRİZ TAKTİK
Antalya maçına bence stoperde Selçuk, Topuz, sol bek "müthiş" Caner, sağ bek Gökhan (ki zavallı ölene dek boşlukları kapatmaya çalışsın), Emre (ki sinirden kalp krizi geçirsin) ve Gökay ortada, sağda Dia (Niang), solda Uğur (yoksa mecburen onun ancak müsveddesi olabilecek stocH), ileride ise Semih (ne de olsa nöbetçi golcü) ve Lugano olarak çıkalım. Hem takımın ruhu olur, hem rakip şaşırır, hem ülkemizin teknik direktörlük dahisi sayın Ertuğrul Sağlam'ı onore etmiş oluruz. Brezilyalılar ise kadro dışı bırakılsın, hatta bonservislerini verin ara transfer dönemi bitmeden bozacak başka takım bulsunlar kendilerine. "Brazilenos Go Home", biz size layık olamadık.
Labels:
Alex,
Aykut Kocaman,
Aziz Yıldırım,
Fenerbahçe,
futbol,
santos
Friday, January 14, 2011
Fenerbahçe'nin bu yıl ki kupa performansı kolay yutulur değil ancak...
Kuşkusuz bu yıl FB'nin kupa performansını rezalet kelimesinin dışında değerlendirmek mümkün değil. En iyi kadro en kötü sonuç ilişkilendirmesi problemin nerede olduğunu tek başına ortaya koyuyor. Dün sahaya çıkan kadro çok kötü, yapılan değişilikler ise daha da kötüydü (Mehmet Topuz sahada 90 dakika kaldı ve sonunda sağ bek olarak bitirdi!). Nitekim sonuç bunu destekledi, desteklemese de bunları aynen yazacaktım.Fakat bunları bir sonraki blogumda detaylı olarak yazmadan önce bugün her tarafa Fener-kupa esprileri patlatan ve genel görünümde iki yıldır Fenerin arkasından nal toplayan Galatasaray'lılara ve bunlara üzülen, hak veren Fenerlilere bir kaç laf söylemek gerekiyor.
1. Fenerbahçe kaybetti, 0 çekti diye bu kadar sevinmeleri FB-Galatasaray maçı berabere bittiğinde sahada 3lük çekmeleri gibi sadece ve sadece rakiplerini büyütmek, yüceltmek olduğunu hatırlayalım. GS yenilgileri sonucunda aynı yazıları Fenerliler tarafından göremiyorum.
2. Takımları her bakımdan son iki yıl sürünürken, Avrupa kupalarına katılma ihtimalleri bile tehlikedeyken, neredeyse hiç bir değeri olmayan bir kupadan FB elendi diye bu kadar mutlu olabilmeleri bile biraz ruh eksikliği gibi gözükebilir...
3. Kupa şans işidir, kupalarda sık sık sürpriz sonuçlar olur, futbolda eleme maçlarında özellikle biraz şansın da yanınızda olması gerekir. Bunu bu yıl ki performans ile ilişkilendirmiyorum ama yıllardır kupayı alamamıza üzülen Fenerlileri de anlamakta zorlanıyorum. Tablo hiç üzülünecek bir tablo değildir. Tabloda görüldüğü üzere son 5 yıldır kupanın en iyisi FB'dir, şans ise yanında olmamıştır, aynı 5 yıl içerisinde 3 kere şampiyon olan takımın performansı FB'nin performansının net bir şekilde altındadır. Fakat kupaları istikrarlı takımlar kazanamaz hep...Hiç üzülmeye değmez diyemiyorum, çünkü dünkü futbol üzücüydü ama bu kupaya has bir durum değil.
Labels:
Aykut Kocaman,
Beşiktaş,
Fenerbahçe,
futbol,
Galatasaray,
Malatyaspor,
Ziraat Kupası
Thursday, January 13, 2011
Takım yönetmek kolay mı? Dos Santos gönderilmeli mi?
Yönetim çok enteresan bir iştir; farklı farklı, hatta birbirine tamamıyla zıt yönetim teknikleri mevcuttur. Bunların arasında biri ötekinden üstün de değildir aslında, esas olan yönetilenlere uygun metodu uygulamaktır. Anlayacağınız aslında yönetilen belirliyor doğru yönetim şeklini. Bunun detayına girmeden önce bu konunun sadece spor kulüpleri için geçerli olan bir gerçek olmadığını aynı zamanda aile için, şirket için de geçerli olduğunu vurgulamak lazım.
Yönetilenin nesi belirler yönetim şeklini diye merak edenlere cevap çok kısa ve kolay: olgunluk ve eğitim seviyesi. Yönetim tekniklerini tamamiyle otoriter, yani militer olanından başlayıp tamamiyle demokratik, alt-üst ilişkisinin yok denecek kadar az olduğu seviyeye kadar sıralandırabiliriz. Bu durumda yönetilen grubun ortalama olgunluğu düşük, ortalama eğitim seviyesi de düşükse militer yönetim en iyi sonuçları verecektir. Spektrumun zıt tarafında ise yüksek eğitim, yüksek olgunluk olduğu zaman paylaşımcı, karşılıklı güven üzerine kurulu yönetim şekli başarılı olacaktır.
Tabi ekstremlerde durum çok net ama ara değerler söz konusu olunca yönetim şeklini belirlemek çok daha zor. Kültürel değerler devreye giriyor olgunluk tarafında, mesela bizim milletçe olgunluk seviyemiz zayıf, eğitim ne kadar iyi olursa olsun. Bu durumda yönetimimin iş tanımını çok iyi yapıp, mümkün olduğu kadar struktüre, organize, planlı davranması gerekir. Karar noktalarında ise daha demokratik olmak mümkün. Avrupa'nın kuzey ülkelerinde ise eğitim ne olursa olsun olgunluk seviyesi yüksek ve dolayısıyla daha güvene, görev bilincine dayalı yol almak mümkün.
Şimdiye kadar hep homojen gruplardan söz ettik fakat spor kulüplerinde homojen bir yapı var mı? Örneğin takımlarda oynayan yabancı oyuncular ve Türk oyuncular arasında çok büyük farklılıklar söz konusu. Yani yukarıda tartıştığımız yöntemlerin bir karışımını uygulamak gerektiriyor ki bu da inanılmaz bir akrobasi gerektiriyor yönetici açısından. İşte bu bakımdan tecrübe büyük rol oynuyor.
Şimdi Dos Santos'un Aykut hoca hakkında söylediklerine gelelim. Burada izlenecek yol çok önemli ve örnek teşkil edici; yani konu hassas. Ayrıca burada hem doğrular, hem incinmiş duygular, hem şişik egolar, hem çıkar kargaşaları mevcut. Bu çıkışı Ilhan Eker yapmış olsaydı çok daha kolay bir senaryo olurdu, militer yaklaşımla, affedilmeden başka bir takımın kadrosuna katılmıştı bile. Fakat yabancı statüsünde ki oyuncular farklı bir yapıdan geliyorlar, ayrıca yapılan eleştirilere katılanlar da çok fazla, Dos Santos Brezilya milli takımı oyuncusu ve çok yetenekli bir futbolcu (bunu tartışmaya açık olduğunu iddia edenlerle vakit kaybetmek istemem, şayet bir oyuncu Brezilya milli takımının sol beki ise ve Marcelo, Bastos, Adriano, Maxwell, Luiz, Juan, Aurelio, Kleber gibi sol bekler mevcut olduğu yerde halen takıma çağrılıyorsa bunu iddia edenlere zaman ayırılamaz, buna değmez) aynı zamanda da maliyetli bir futbolcu. Brezilyalı oyuncular militer bir yönetime alışık ve de uygun yapıda değiller, militer bir yaklaşım burada iyi sonuç vermeyecektir.
Bu arada Aykut hocanın durumu oldukça kötü, acemiliğinin (ve belki saflığının) sonucunda oluşan bir çok hata var ve onların tümüyle aynı anda baş ederken bu sorun çok kötü bir zamanda ortaya çıktı. Transfer için artık tarih çok geç oldu ve Bursa hocanın gönderdiği Vederson'u çatır çatır kullanırken, hoca Caner'den verim alamıyor, Uğur Boral ise daha büyük bir soru işareti. Bu saatten sonra bu bölgeye adam monte etmek mümkün görülmüyor ve kupa maçları dahil önündeki 4 maçı kazanmak zorunda.
Bu durumda Aykut hocanın imdadına başkanın yetişmesi ve duruma el koyması gerekir, çünkü Aykut hocanın vereceği her tür karar ya takıma, ya otoritesine, ya da egosuna zarar vercektir. Başkanın işleri ele alıp antrenör ile oyuncu arasına girip tatlı sert sulh yaratması gerekir ki öteki oyuncular bu durumu bir istisna gibi görsünler ve FB sol beksiz kalmasın... "A bon entendeur, Salut" der fransızlar, yani anlayana...
Yönetilenin nesi belirler yönetim şeklini diye merak edenlere cevap çok kısa ve kolay: olgunluk ve eğitim seviyesi. Yönetim tekniklerini tamamiyle otoriter, yani militer olanından başlayıp tamamiyle demokratik, alt-üst ilişkisinin yok denecek kadar az olduğu seviyeye kadar sıralandırabiliriz. Bu durumda yönetilen grubun ortalama olgunluğu düşük, ortalama eğitim seviyesi de düşükse militer yönetim en iyi sonuçları verecektir. Spektrumun zıt tarafında ise yüksek eğitim, yüksek olgunluk olduğu zaman paylaşımcı, karşılıklı güven üzerine kurulu yönetim şekli başarılı olacaktır.
Tabi ekstremlerde durum çok net ama ara değerler söz konusu olunca yönetim şeklini belirlemek çok daha zor. Kültürel değerler devreye giriyor olgunluk tarafında, mesela bizim milletçe olgunluk seviyemiz zayıf, eğitim ne kadar iyi olursa olsun. Bu durumda yönetimimin iş tanımını çok iyi yapıp, mümkün olduğu kadar struktüre, organize, planlı davranması gerekir. Karar noktalarında ise daha demokratik olmak mümkün. Avrupa'nın kuzey ülkelerinde ise eğitim ne olursa olsun olgunluk seviyesi yüksek ve dolayısıyla daha güvene, görev bilincine dayalı yol almak mümkün.
Şimdiye kadar hep homojen gruplardan söz ettik fakat spor kulüplerinde homojen bir yapı var mı? Örneğin takımlarda oynayan yabancı oyuncular ve Türk oyuncular arasında çok büyük farklılıklar söz konusu. Yani yukarıda tartıştığımız yöntemlerin bir karışımını uygulamak gerektiriyor ki bu da inanılmaz bir akrobasi gerektiriyor yönetici açısından. İşte bu bakımdan tecrübe büyük rol oynuyor.
Şimdi Dos Santos'un Aykut hoca hakkında söylediklerine gelelim. Burada izlenecek yol çok önemli ve örnek teşkil edici; yani konu hassas. Ayrıca burada hem doğrular, hem incinmiş duygular, hem şişik egolar, hem çıkar kargaşaları mevcut. Bu çıkışı Ilhan Eker yapmış olsaydı çok daha kolay bir senaryo olurdu, militer yaklaşımla, affedilmeden başka bir takımın kadrosuna katılmıştı bile. Fakat yabancı statüsünde ki oyuncular farklı bir yapıdan geliyorlar, ayrıca yapılan eleştirilere katılanlar da çok fazla, Dos Santos Brezilya milli takımı oyuncusu ve çok yetenekli bir futbolcu (bunu tartışmaya açık olduğunu iddia edenlerle vakit kaybetmek istemem, şayet bir oyuncu Brezilya milli takımının sol beki ise ve Marcelo, Bastos, Adriano, Maxwell, Luiz, Juan, Aurelio, Kleber gibi sol bekler mevcut olduğu yerde halen takıma çağrılıyorsa bunu iddia edenlere zaman ayırılamaz, buna değmez) aynı zamanda da maliyetli bir futbolcu. Brezilyalı oyuncular militer bir yönetime alışık ve de uygun yapıda değiller, militer bir yaklaşım burada iyi sonuç vermeyecektir. Bu arada Aykut hocanın durumu oldukça kötü, acemiliğinin (ve belki saflığının) sonucunda oluşan bir çok hata var ve onların tümüyle aynı anda baş ederken bu sorun çok kötü bir zamanda ortaya çıktı. Transfer için artık tarih çok geç oldu ve Bursa hocanın gönderdiği Vederson'u çatır çatır kullanırken, hoca Caner'den verim alamıyor, Uğur Boral ise daha büyük bir soru işareti. Bu saatten sonra bu bölgeye adam monte etmek mümkün görülmüyor ve kupa maçları dahil önündeki 4 maçı kazanmak zorunda.
Bu durumda Aykut hocanın imdadına başkanın yetişmesi ve duruma el koyması gerekir, çünkü Aykut hocanın vereceği her tür karar ya takıma, ya otoritesine, ya da egosuna zarar vercektir. Başkanın işleri ele alıp antrenör ile oyuncu arasına girip tatlı sert sulh yaratması gerekir ki öteki oyuncular bu durumu bir istisna gibi görsünler ve FB sol beksiz kalmasın... "A bon entendeur, Salut" der fransızlar, yani anlayana...
Labels:
Aykut Kocaman,
Aziz Yıldırım,
Fenerbahçe,
futbol,
santos
Kazım'dan yeni açıklamalar....
"Galatasaray formasını öptüm ama Fenerbahçe formasını asla.""Fener formasını öpmüş olabilirim ama Galatasaray armasını öptüm, Fener armasını asla."
"Aslında birini öptüm diğerini ısırdım."
"Gerçek şu ki Fener formasını öperken hiç dil kullanmadım ama Galatasary formasını öperken..."
Ülkede futbol rezalet seviyelere gerilemiş, alkol yasaklandı, yasaklanacak, dünya krizde, insanlar fakirlikten, açlıktan ölüyor dünyada, ülkemizde, kapımızın neredeyse önünde ama gündemimiz Kazım ve formalar ile ilgili fetişleri...Magazin peşindeyiz, koskoca Hürriyet'in kapağında...Halimiz bu...
Dünyanın en çok dahisinin yaşadığı ülke...Türkiye
Ülkemizde ki dahi sayısının oldukça yüksek olduğunu düşünmeye başladım. Hele konu spor olunca bu dahilik en üst düzeylere ulaşıyor. Oyuncularımız daha kariyerlerinin başında yıldız oluyorlar, teknik direktörlerimiz bir dönemde dahi oluyor, bir daha hiçbir başarı yakalamasalar bile dahi, imparator, büyük, yıldız...olmaya devam ediyorlar. En son dahimiz ise Ertuğrul Sağlam, kendi kendini ilan etmiş başkalarını beklemeden. "2-1 mağlup iken maçın sonlarında Sercan'ı çıkartıp Ömer Erdoğan'ı forvete aldım. [..] Ömer'in asistiyle beraberliği yakaladık, ardından da 3 puanı aldık [..] İyi antrenölükle kötü antrenörlük delilik ve dahilik arasında bir çizgidir." Benim anladığım Yılmaz Vural deli, ben dahiyim diyor hocamız.
Yani, yenik durumda ve zor hava ve saha koşullarında kanatlardan orta ve ileriye uzun oynamayı akıl etmek ve bu sırada bir stoperin hava hakimiyet ve fizik gücünü kullanmayı akıl etmek yeterli bizim dünyamızda dahi olmak için! Einstein düşünsün niye bu kadar zor yoldan vardığını dahi statüsüne... Ne demiş imparatorumuz: "Ben öğrenmem, öğretirim." Budur işte. Ülkemizde çoğu konuda bir yere varamamız ile bir alakası var mı acaba bu megalomani eğilimimizin diye merak ediyorum bazen, ama sadece bazen.
Wednesday, January 12, 2011
Fenerbahçe 'de Aykut hocanın eğitimi sürmekte.
Hocamız hala aynı acemilikte yoluna devam ediyor. Şimdide geçen Haziran ayında yapması gereken kondisyon yüklemesini, o zaman yapmadığı için, Ocak ayında uyguluyor. Tabi bu durum ideal olmaktan çok uzak, bu tür bir kondisyon yüklemesinden sonra oyuncuların maç performanslarını bulmaları için süre gerekir ki öyle bir süre yok. Haftaya Malatya karşısına kupalardan elenmeme maçına çıkılacak ve bu maç kazanılsa bile durum kupa açısından pek parlak değil. Halen spor yazarlarımız aynı zırvaları söyleyip duruyor, zaman gerekiyormuş, kadro yenileniyormuş falan filan. Bunların hepsi yalan, Aykut Kocaman'a Daum'un devrettiği takım şampiyonluğu mucizeler sonucu kaçırmış, Trabzon karşısında sezonun son maçında müthiş bir futbol sergilemiş, kupada ise final oynamış, iyi pas yapan, zor gol yiyen, kondisyonu ligin üzerinde olan bir takımdı. Oyuncular ve taktik neredeyse aynı olduğuna göre problemin nereden kaynaklandığını görmek için sayın Altan Tanrıkulu gibi bir futbol ansiklopedisi olmak gerekmiyor. Bu sene çok gol yiyen takımın ön liberoları ve kalecisi aynı, defans bloğunda ise riskli oynayan, beğenilmeyen Bilica'nın yerine oynayan ve çok beğenilen Yobo dışında bir değişiklik yok. Geçen yıl süper oynayan Alex, bu yıl geçen yılı bile geride bırakacak bir performans gösteriyor. Geçen yıl kanat oyuncusu olmayan Fenerbahçe'nin bu yıl Dia ve Stoch gibi iki süper kanat oyuncusu, forvetsiz takımın ise artık geldiğinde canavar gibi oynayan, geçen yıl Marseilles takımını gol kralı olarak şampiyon yapmış forvet Niang var. Lugano, Stoch dünya kupasında ise çok başarılı oldular. Bütün bunlara rağmen geçen yılki Fener mumla aranıyor...farkı siz bulun.
Bu arada onu eleştirme cürettini gösteren Santos'u göndermeye çalışıyor, hala da transfer yapacak; ikinci yarı başlamak üzere, oyuncu gelecek, uyum sağlayacak, performans gösterecek. Genç yetenek yaratacak hoca Kazım'ı da kontrol edemeyip, ikinci kez gönderdi, bu sefer temelli. Hem milli takım, hem FB için önemli yeteneklere sahip, genç bir oyuncu harcandı. Gelmiş geçmiş en iyi oyuncuyu da hala harcama çabaları sürüyor, basın da ona çanak tutuyor. Başkanımız kış uykusunda herhalde, neler olduğunu bir türlü göremiyor.
Transfere gerek var mı derseniz, var. Alex, Niang, Dia, Baroni, Lugano, Yobo...etti 6, daha Stoch ve Dos Santos'u saymadık. Ciddi bir yabancı sayısı sorunu var, bundan ötürü iyi bir yerli statü stoper, iyi bir yerli statü kanat oyuncusu şart. Tabi acemi hocamız Topuz kanat oyuncusu, İlhan ve Bekir birinci sınıf stoper, hatta gerekirse de Selçuk süper stoper diye düşünüyorsa bir şey diyemeyiz.
Büyüyecek öğrenecek.
Bu arada onu eleştirme cürettini gösteren Santos'u göndermeye çalışıyor, hala da transfer yapacak; ikinci yarı başlamak üzere, oyuncu gelecek, uyum sağlayacak, performans gösterecek. Genç yetenek yaratacak hoca Kazım'ı da kontrol edemeyip, ikinci kez gönderdi, bu sefer temelli. Hem milli takım, hem FB için önemli yeteneklere sahip, genç bir oyuncu harcandı. Gelmiş geçmiş en iyi oyuncuyu da hala harcama çabaları sürüyor, basın da ona çanak tutuyor. Başkanımız kış uykusunda herhalde, neler olduğunu bir türlü göremiyor.
Transfere gerek var mı derseniz, var. Alex, Niang, Dia, Baroni, Lugano, Yobo...etti 6, daha Stoch ve Dos Santos'u saymadık. Ciddi bir yabancı sayısı sorunu var, bundan ötürü iyi bir yerli statü stoper, iyi bir yerli statü kanat oyuncusu şart. Tabi acemi hocamız Topuz kanat oyuncusu, İlhan ve Bekir birinci sınıf stoper, hatta gerekirse de Selçuk süper stoper diye düşünüyorsa bir şey diyemeyiz.
Büyüyecek öğrenecek.
Subscribe to:
Comments (Atom)









